Lozan Antlaşması… Türkiye’nin sınırlarını, bağımsızlığını, hatta Cumhuriyet’in temelini atan o tarihi belge. 1923’te imzalandı, ama aradan geçen yüzyıla rağmen hâlâ bazı kesimler için kabus olmaya devam ediyor.
Neden mi? Çünkü Lozan, sadece bir antlaşma değil, bir zafer; Türkiye’nin varoluş belgesi.
Ama bu gerçeği hazmedemeyen çok grup var.
Kimler mi?

Gelin tek tek bakalım. İlk olarak Osmanlı’ya gönül verenler… Hilafetin kaldırılması, saltanatın sona ermesi, o eski imparatorluk hayallerinin bitişi… Bu çevreler Lozan’ı bir ihanetten başka bir şey olarak görmez.
Onlara göre bu belge, bir tür “manevi felaket”tir.
Sonra radikal İslamcılar… Laik Cumhuriyet’in temellerinin atılması, şeriatın kaldırılması, eğitimin laikleşmesi… Bunlar onların gözünde Lozan’ın günahlarıdır.
Dolayısıyla ona düşmanlıkları, laiklik ve modernleşme karşıtlığından beslenir.
Batılı emperyalist güçlerin ise Lozan’dan rahatsızlıkları çok daha basittir: Bu belge onların Anadolu üzerindeki sömürgeci planlarını boşa çıkardı.
Kapitülasyonlar kaldırıldı, Boğazlar Türkiye’nin kontrolüne geçti.
Ekonomik ve siyasi bağımsızlık sağlandı.
Bu yüzden Lozan, onların hafızasında “kaybedilmiş savaş”tır.
Yunanistan ve Megali İdea hayalperestleri de Lozan’a düşmandır. Çünkü Anadolu üzerindeki hayalleri 1923’te kesin olarak sona erdi.
Hâlâ Ege adalarının silahlandırılması gibi konuları bahane ederek antlaşmayı tartışmaya açmaya çalışırlar.
Kürt ayrılıkçı örgütler ise Lozan’ın Kürt kimliğini tanımadığını ileri sürer.
Halbuki o dönemde etnik kimlikler bugünkü gibi tanımlanmıyordu, herkes ortak vatan için mücadele ediyordu.
Bu iddialar daha çok günümüz siyasetinin bir yansımasıdır.
Son yılların popüler komplo teorileri de var: “Lozan’ın gizli maddeleri varmış, 100 yıl sonra bitecekmiş…” Bunlar tamamen asılsız söylentiler.
Tarihî ve hukuki olarak böyle bir şey yok.
Ama bilginin yokluğunda bu tür yalanlar kolayca yayılıyor.
Cumhuriyet ve Atatürk düşmanları Lozan’a da düşmanlık yapıyor. Çünkü bu antlaşma, Atatürk’ün zaferidir; Cumhuriyet’in hukuki temelidir.
Onun karşıtları, onun kazanımlarına saldırıyor.
Bazı radikal sol kesimler Lozan’ı “emekçi ve azınlık haklarını korumamakla” suçluyor.
Ancak Lozan, o dönemin şartlarında Türkiye’nin bağımsızlığını tescillemiştir.
Bu eleştiriler daha çok ideolojik bir tavır.
Geleneksel yapılarını kaybeden ve laikleşmeye karşı olan kesimler Lozan’a öfkelidir. Çünkü Lozan, Türkiye’nin modernleşme yolunu açtı. Şunu net söyleyelim: Lozan’a düşmanlık, Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesine ve geleceğine düşmanlıktır.
Bu antlaşmayı anlamak, sadece geçmişimizi değil, yarınlarımızı da anlamaktır.
Bu yüzden Lozan’ı sahiplenmekten vazgeçmeyelim. Çünkü orada yazılanlar, bizim hürriyetimizin, onurumuzun tapusudur.
kıbrıs emlak